9 Mayıs 2025 14:54

Hasta ve tahliyesi engellenen mahpuslar için eylem: Çözüm için reform süreci başlatılmalı

Hasta ve tahliyesi ertelenen mahpuslar için yapılan eylemde çözümün önünün açılması için başta hapishaneler olmak üzere insan haklarına saygılı bir reform sürecinin başlatılması çağrısı yapıldı.

Hasta ve tahliyesi engellenen mahpuslar için eylem: Çözüm için reform süreci başlatılmalı

Fotoğraf: MA

Diyarbakır – Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED), Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şubesi, hasta tutukluların ve infazı tamamlanan mahpusların tahliyesinin engellenmesi ile umut hakkında dair açıklama yaptı. Diyarbakır Adliyesi önünde yapılan açıklamaya, çok sayıda mahpus yakını ile siyasi parti ve kitle örgütü temsilcisi katıldı. Açıklamada, "Yaşamı savunmak barışı inşa etmektir" pankart açıldı.

Ortak açıklamayı yapan ÖHD Hapishaneler Komisyonu Sekreteri Ferat Köçeroğlu, cezaevlerindeki ağır tecridin, keyfi infaz uygulamalarını, hasta mahpusların yaşam hakkı ihlalinin, ağırlaştırılmış müebbet infaz rejiminin insanlık dışı olduğunu, bunların hukuk devletinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığını söyledi. Hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun sistematik biçimde ihlal edildiğini ifade eden Köçeroğlu, "Hapishanelerde binlerce hasta mahpusun tedavisini bizzat yürüten doktor ve hastanelerin raporları, Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastane olsa bile Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından onaylanmadıkça geçerli olmamaktadır. ATK, bir tekel haline getirilmiş durumdadır. ATK, yapısı itibariyle tarafsız ve bağımsız karar vermeye elverişli olmadığı gibi, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir" ifadelerini kullandı.

“Diyarbakır ve çevre illerde 89 hasta mahpus var”

Hasta mahpusların tahliye edilmemesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karalarında "işkence veya insanlık dışı muamele" olarak değerlendirildiğini hatırlatan Köçeroğlu, "Nitekim, yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık hakkını ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin mevzuatta hiçbir değişiklik yapılmaması, hasta mahpusların cezasının tehirine ilişkin süreçte ayrımcılık yapılması, hasta mahpusların uygun ve yeterli tedavi olanaklarına sahip olmaması, tedavi süreçlerinin ayrı bir cezaya dönüşmesi idarenin ve bakanlıkların sorumluluklarını yok sayamayacağı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır" diye konuştu.

Diyarbakır ve çevre illerin cezaevlerindeki hasta mahpusların sayısını paylaşan Köçeroğlu, Diyarbakır’da 37, Elazığ’da 8, Eruzurum’da 30, Erzincan’da ise 14 olmak üzere toplamda 89 hasta mahpusun bulunduğunu belirtti. Köçeroğlu, hasta mahpusların tedavilerinin önündeki engellerin kaldırılması ve tahliye edilmesi çağrısında bulundu.

“31 mahpusun tahliyesi engelleniyor”

Aynı illerin cezaevlerinde Cezaevi İdare ve Gözlem Kurullarınca ertelenen tahliyelerin bilgisini paylaşan Köçeroğlu, "İnfazı dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, hapishane idarelerinin veya İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek, özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Erzincan cezaevlerinde toplamda 31 mahpusun keyfi kurul kararları ve disiplin cezaları ile şartlı tahliyesi engellenmiştir. İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. İdare ve Gözlem Kurullarının keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir" şeklinde konuştu. 

“Öcalan kararlı çözüm iradesini ortaya koydu”

Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı"na dikkat çeken Köçeroğlu, "Sayın Abdullah Öcalan, çağrıda belirttiği 'demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması' konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan'a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye'nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan'ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür" diye belirtti.

Reform süreci çağrısı

Barışçıl çözümünün önünün açılması için yapılması gerekenlere işaret eden Köçeroğlu, "Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

 “İktidarın baskısı haline dönüşmüş mekanlar”

Açıklamada söz alan DEM Parti Milletvekili Serhat Eren ise şunları dile getirdi: "Bugün cezaevlerinde onlarca binlerce hasta tutsak, devletin ihmaliyle, sessiz kalmasıyla, hukuk dışı uygulamalarıyla göz göre ölüme terk ediliyor. Sağlık ve yaşama hakkına dönük ihlaller sistematik hal almış durumda. Ringlerde saatlerce bekletmek, ağız içi arama insan onuruna yaraşmayan uygulama devam ediyor. Birçok hasta tutsak bu hukuk dışı uygulamalarına maruz bırakılıyor. Birçok cezaevinde infazlarının doldurmuş olduğu halde bırakılmayan binlerce tutsak var. S, Y tipi cezaevleri gayri insani mekânlarıdır, bir an önce kapatılması gerekiyor. Siyasi iktidarın baskı aracı haline dönüşmüş mekanlardır. Bu mekanların bir an önce kapatılması gerekiyor."

 Abdullah Öcalan'ın çağrısına işaret eden Eren, "Sayın Öcalan'ın kalıcı bir barışı, geleceği inşa edebilmesi için Türkiye demokrasisine katkı sunabilmesi için eşit koşullarda diyalog koşullarının oluşturulması gerekiyor. Barış sürecini inşa edebilmesi için sivil toplum örgütleriyle, gazetecilerle, aydınlarla, halkın kendisiyle iletişim halinde olması gerekiyor. Bu sürecin tam da bu dinamiklerle tartışılması gerekiyor" dedi.

Açıklama, "Bijî berxwdana zindana" ve "Hak, hukuk, adalet" sloganlarıyla son buldu. (MA)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sermaye diktası

Sermaye diktası

İşçi başına 608 bin lira aylık kâr elde eden TÜPRAŞ, dayattığı sefalet sözleşmesine direnen işçilerin eylemlerini ‘tutanakla işten atma’ tehdidini kullanarak şimdilik bastırdı. Kimi zaman ‘demokrasi nutukları’ atan büyük sermayenin, harekete geçen işçiyi önce polisle sonra fişleyerek tehdit etmesi, ülkedeki ‘otoriterleşme’nin esasen kimin işine yaradığını ve sermaye diktasının vardığı boyutu gösteriyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
10 Mayıs 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et